07 Ağustos 2009

Maziden Futbol Anıları

Hiç unutmam sene 1969 muyduu, 1754 müydüü işte o sıralar büyük bi maç var. Karagümrük İdman Ocağı'yla Tasarruf-u Teşkilatiye maç edecek. O zamanlar takımların bir kısmına divan edebiyatından esintiler taşıyan antika isimler koymak mecburiydi. Koymayanlara 50 sopa atıyorlar, o takımın bütün toplarını sinirli bıyıklı amcalara bıçakla kestiriyorlardı. Neyse efendim takımlar yanlarına meşin yuvarlaklarını da alıp maçın yapılacağı Aşağıbayır top sahasına geldiler. Hakem Karagümrük eşrafından Vehbi Bey, yardımcıları ise zamanında Vehbi Bey'in yanında bulunmuş, çokca ekmeğini yemiş, sonra da çoluk çocuğa karışmış efendi insanlar olan Galip Rıza ile Bahadır Kamil idi. Hakem zurnayı çaldı, maç başladı. O zamanlar düdük henüz icad olunmadığı için geleneksel çalgılarla başlardı maçlar.

İlk 20 dakika hal hatır sormayla geçti. Önce sırayla Vehbi Bey'in eli öpüldü, daha sonra da uzun zamandır görüşemeyen rakip takım fitbolcuları birbirlerine sarılıp hasret giderdi. Ölmüşler rahmetle anıldı, hastalara acil şifalar dilendi, pederlerin, validelerin elleri öpüldü. Muhabbet iyice koyulaşıp, topçular çimlere yayılınca hakem tekrar zurnayı çaldı ve bütün oyunculara sarı kart gösterdi. Ama oyuncular gidip af dileyince hakem kararını geri aldı. Bu babacan tavrın neticesinde çok duygusal anlar yaşandı. İşte o maçı anlatan bendeniz bu olay üzerine türk spor literatürüne "ağlamak istiyorum sayın seyirciler" lafını kazandırdım.

Maçtaki ilk gol bir iddia üzerine geldi. Karagümrüklü Hasan rakip takımın kalecisi Şevki'ye "Şevki bey biladerim, alim allah ben seni 40 metreden avlamaya haizim" deyince Şevki de "var mısın iddiasına?" diye karşılık verdi. Neyse efendim top konuldu, baraj kuruldu, hasan gerildikçe gerildi. O sıra staddan çıt çıkmıyordu. Hasan olanca hızıyla topa koştu ve sağ ayağının içiyle topa öyle bir falso verdi ki kaleci önce sola sonra sağa sonra tekrar sola bakıp direğe tosladı. Top da tabiri caizse laaap diye 90 a takıldı. Hasan hem takımını öne geçirdiği hem de iddiadan 10 mecidiye kazandığı için epey bahtiyar oldu. İDDAA oyunu da işte bu olayın neticesinde ortaya çıkmıştır.

İkinci yarıyı ben de pek hatırlamıyorum. Zira önüme o zamanın ünlü kabadayılarından Gürbüz Davut dikilmiş idi. Davut hem enine hem boyuna geniş olan babayiğit bir insandı. Bendenizde de Davut'a önümden çekilir misin diyecek büzük olmadığı için artık Davut'un sağından, solundan, omzunun üstünden maçı ne kadar görebilirsem o kadar anlattım. Davut o gün haki yeşil bir ceket giymişti ve ense traşı gayet düzgündü. Bi ara yine seyirciler sevince gark oldu, muhtelemelen Tasarruf-u Teşkilatiye beraberlik golünü buldu diye düşündümse de maç sonunda öğrendim ki meğer Karagümrük 2-0 yapmış. Efendime söyleyeyim maç bitti. Futbolcular toplu halde sahanın kenarındaki dereye girip yıkandılar. Zaten akşam ezanı da okunmuş idi, millet hepten dağıldı. Ben de akşam hanımı alıp kayınbabamlara gittim falan.. Öyle işte.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder