30 Kasım 2009

Delikanlı, Mert ve Babayiğit Kişinin MSN Kuralları

Yaklaşık 2000 Kurtlar Vadisi izleyicisi üzerinde yaptığımız anketin sonuçlarını açıklamaktan utanç duyuyoruz ama yine de açıkılıyoruz. Buyrun okuyun:

Delikanlı adam;
-Titreşim göndermez, direkman pencereyi yıkar.
-Zorda kalmadıkça smile kullanmaz
-Eğer durumu dışardaysa, harbiden dışardadır, meşgul ise direk msn'i kapatır.
-Durumu hemen dönecek olduğu halde uzun süredir haber alınamamışsa mutlaka başı belaya girmiştir.
-Çevrimdışı göster durumunu kullanmamıştır kullanmayacaktır da. O ne lan öyle kolpacı kıvrak gibi.
-Bye kelimesi kullanmaz, "selametle"yi tercih eder.
-Asl pls gibi kısaltmalardan hazzetmez, kimsin nesin der ve tam cevap bekler.
-Siyahtan başka yazı rengi kullanmaz, pembe renk kullananları da engeller.
-Msn listesini; delikanlılar, delikanlı adayları, kıçı başı ayrı oynayanlar olarak gruplandırmıştır.
-Kullandığı ad, büyük harflerle yazılmış kendi adıdır ve yıllardır değişmemiştir.
-Sadece özel günlerde, bayramlarda ve aşk acısı çektiğinde kişisel ileti kullanır.
-Avatar olarak takım elbiseyle çekilmiş ciddi bir fotoğrafını kullanır. cep telefonuyla sağ üstten çekilmiş emovari fotolardan uzak durur.
-Mail göndereceği zaman reply to all a basmaz, herkese ayrı ayrı mail gönderir.

bu böyle biline.

24 Kasım 2009

Beyaz Perdede Bu Hafta

Geçen ekip olarak bir araya geldik ve bayadır sinemaya gitmediğimizi farkettik. Hem izleriz hem de film eleştirisi yapıp yayınlarız dedik. Hepimiz okumuş, etmiş, mürekkep yalamış insanlar olduğumuz avam sınıfının tercih ettiği filmleri sallayıp deneysel bi filme girdik. Şimdi filmin adını verip de kendisini burda rencide etmek istemiyorum ama bi daha deneysel filme gidersek 2 olsun lan. Resmen bi bok anlamadan geri çıktık.

Olay tam olarak şöyle oldu: Girdik filme ekipçe, oturduk izliyoruz. Bir durgunluk, bir sürekli bakışmalar, bir dalıp gitmeler sorma gitsin. Adam bir iç hesaplaşma yapıyor tam yarım saat. Bir cümle kuruyor, sonu gelinceye kadar başı fi tarihte kalıyor. Herkeste bir kasvet, bir melankoli. Bekle bekle olaylar gelişmiyor. Herifler evin salonuna girdi, filme ara verildi. Döndük geldik hala salondalar. Şerefsizler bi çıkıp hava alın lan, evden birini bakkala gönderin bari. Cam pencere de kapalı, yağlı ter kokusu ta burnumuza kadar geldi. Ama yok, o salondan çıkılmıyor.

Bu düşünceler içerisinde film ilerledi, ben hala aha şimdi biri ölecek, aha şimdi eve kamyon dalacak diye bekliyorum. Ama sanırsın sanki o gün mahallede nüfus sayımı var, sanırsın sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş. Herifler birbirinin suratına bakıp bakıp iç hesaplaşma yapıyor, çelişki yaşıyor, bir kaostan bir kaosa, bir depresyondan bir depresyona naber lan demeden atlıyor.

Biz de öyle koltukta mal müdürü gibi beklerken birden yazılar akmaya başladı. Ben filmin bittiğine inanmadığım için, belki birden yine salon sahnesine geri dönerler diye bi süre daha koltukta bekledim. Ama noldu? Resmen bitirmiş filmi kalleşler. Baktık herkes çıkıyo biz de kalktık.

Çıkışta da delikanlılığa bok sürdürmemek için gelmiş geçmiş en düzeysiz film eleştirisini yaptık. "Abi o vitrin o salona hiç iyi gitmemiş", "Masanın üstü neydi öyle ya hep dantel?", "Tekli koltuktaki herifi gördün mü lan? Hiç konuşmadı ne gizemli bir insan", "Zaten bu yönetmenin filmleri hep böyle sofistikedir", "Zaten filmin kesin bi anlamı yok abi, kişiye göre yorumlanır" lafları arasında otobüslere binip evlere dağıldık. Ama gel gelelim gerçeği de daha fazla saklayamadık. Kanal olarak mağduruz oğlum.

Kadın Çantalarından Çıkanları Derledik Volume 2

Siz değerli izleyicilerimiz için bu sefer de anneanne ve babaanne çantalarını karıştırdık. Araştırdığımız tüm çantalar ortalama 25 senelikti, 80'lerin ortalarında alınmıştı. aha da içinden çıkanlar:

-Çıtçıtlı para cüzdanı
-Şehirler arası otobüste verilmiş topkek (ufak toruna verilecek)
-Bir çift çorap
-Patik
-Ne olduğu anlaşılamayan minare yeşili bir bez
-2 adet muska
-Siyah iplik makarası
-5 numara örgü şişi
-Çeşitli renk ve ebatlarda yaklaşık 10 düğme
-İsmet inönü'nün resmi bulunan para
-Küçük bir poşet
-Tesbih ipi
-Başta tansiyon hapı olmak üzere renk renk ilaçlar
-Banka cüzdanı (bağ-kur maaşı için, ziraat bankasından açılmış)
-Tülbent
-Durmuş bir kol saati
-Üzerinde gençlik yıllarına ait fotoğrafı bulunan nüfus cüzdanı
-Yıllar önce lağvedilmiş bir kuruma ait sicil kartı

Haydi gençler! Siz de bakın babaannenizin çantasına, bakalım neler var?

19 Kasım 2009

Yıllık İzin

Yıllık iznimin bir bölümünü kullanacağım için internetle olan bağımı kâh kopartıyor kâh ihtiyacım kadar sınırlandırıyorum. E haliyle blogu da bir süre nadasa bırakıyorum. Ben yokken bloga yazı yazmak, park etmek ve buraya çöp dökmek yasaktır. İsteyen eski yazılanları okuyabilir. Lütfen blogu nasıl bulmak istiyorsanız öyle bırakınız. Hadi eyvallah.

15 Kasım 2009

Feysbuk'ta Gördüm Seni

Pop müzikte internet çağının sesi olmayı hedefleyen taze şarkıcılardan Resul Fankılab ilk albümüyle müzik piyasasına son derece gereksiz ve laubali bir giriş yaptı. Albümün hit parçası "Feysbuk'ta Gördüm Seni" yi, mevzubahis sitede eski sevgilisinin profiline denk gelmesi üzerine yaptığını belirten şarkıcı, şarkının melodisinin Oy oy Emnem'e çok benzediği yönündeki iddiaları sert bir dille yalanladı. Ama siz yine de o melodiyle okuyun:


Feysbuk'ta gördüm seni
Çok sosyal geldin bana
Sokakta mı büyüdün
Oy oy sevgilim
Ne garezin var bana
Ne garezin var bana

Albümde fotoğraflar
Fotoğrafta yorumlar
Asılmayan kalmamış
Oy oy sevgilim
Kim ulan bu adamlar
Kim ulan bu adamlar

Profil fotoğrafın
Hoş geliyor gözüme
500 kişi eklemiş
Oy oy sevgilim
Arkadaş listesine
Arkadaş listesine

Albümde fotoğraflar
Fotoğrafta yorumlar
Ben sana sulanayım
Oy oy sevgilim
Nedir bu hayvanlıklar
Nedir bu hayvanlıklar

Doğum günün gelende
Herkes bi şey göndermiş
Lan bir de ne göreyim
Oy oy sevgilim
Kutlayanlar herifmiş
Kutlayanlar herifmiş

Duvarında tebrikler
Tebrik eden erkekler
Ben burda kudurayım
Oy oy sevgilim
Seni ele versinler
Bana gelsin kurşunlar

13 Kasım 2009

Spor Haberleri

*Messi'nin Fenerbahçe'ye transferi son anda iptal edildi. Bir süre önce Barcelona kulübüyle bonservis için 4 çuval bulgur, 2 bidon süzme yoğurt ve 10 kilo pancarda anlaşma sağlayan Fenerbahçe, ünlü oyuncuya da asgari ücret+yol+ssk önermiş ve olumlu cevap almıştı. Ancak taraflar imza aşamasına geldiğinde Messi'nin bacanağının Türkiye'ye gelmek istememesinden ötürü transferden son anda vazgeçildi. Messi'nin bacanağıyla aralarının çok iyi olduğu, her akşam hanımı alıp misafirliğe gittiği, zaten bacanağının da Barcelona'da işlek bir caddede büfe işlettiği ve bu kurulu düzeni bozmak istememesi transferin olumsuz sonuçlanmasında etkili olduğu söyleniyor.

*Geçen hafta alınan Kayserispor yenilgisinden sonra çıkışa geçmek için takım olarak kenetlenen Kasımpaşalı futbolcular o şekilde kitlenip kaldı. Yeni bir ekip oldukları için nasıl kenetlenildiğini bilmediklerini o yüzden böyle düğümlendiklerini belirten Kasımpaşalı futbolcular, belediye ekiplerinin getirdiği sıcak suyun üzerine dökülmesi sonucu tekrar açıldılar. Kasımpaşa daha sonra antremana tek kale maçla devam etti.

*Camdan bir bloğun, buzdan bir pistin üzerinde kaydırılarak içiçe geçmiş yuvarlaklara gönderildiği ve iki kişinin pisti fırçalamak suretiyle bu bloğa yön verdiği curling adlı sporun dün düzenlenen müsabakalarını kahvede eurosport izleyen 20 kişilik bir grup bastı. Tam iki yıldır bu maçları izlemelerine rağmen daha tek bir kuralını dahi anlayamadıklarını ve bu durumun içlerine dert olduğunu söyleyen çılgın grup bir yandan cam blokları kırarken bir yandan da fırçaları ellerine geçirip sporcuları kovaladı. Kovalama esnasında buzda kayma sonucu kaseyi inciten saldırganlardan bazıları tedavi altına alındı. Saldırıya ilk tepki Curling Sporunu Kalkındırma ve Yaşatma Derneği Başkanı Helmutt Olsen'den geldi. Bu elim saldırıyı kınadıklarını belirten Olsen "Sanki biz biliyoruz da mı oynuyoruz bu mereti? Ben de kuralları tam bilmiyorum ama izliyorum. Bence herkes herkesin fikrine saygılı olmalı, yoksa bu şartlarda memlekette Curling sporu gelişemez." diye konuştu.

*100 metre koşuda yüzakımız olan atletimiz Tayyar Diripling, Golden League yarışlarında 100 metreyi 4,5 saniyede tamamlayarak ömrü boyu atletizm müsabakalarından men cezası aldı. Sonradan görme olduğu kadar şuursuz da olan atletimiz Tayyar'ın bu cezayı almasında, parkuru, önceki yarışlardan kazandığı paralarla aldığı Bugatti marka spor arabayla tamamlamış olması en büyük etken olarak gösterildi.

12 Kasım 2009

Nikâh Masası 2.0 Çıktı

Nasıl ki çok tutan filmlerin 2. si çekiliyorsa, Ümit Besen de son albümünde çok beğenilen şarkısı Nikah Masası'nın yeni versiyonuna yer verdi. Bir ileri aşamaya taşınmış şarkının adı Halay Pisti. Biyruun:

Halay Pisti

Düğününe beni çağır sevgilim
İstersen halaybaşın olurum senin
Bu enerjik kim diye soran olursa
Herhalde erkek tarafından dersin sevgilim

Kerizin biriysem oynayamaz mıyım
Mendili coşkuyla sallamaz mıyım
Halaydan anladığım belli olsun diye
Bi kaç ilginç figür yapamaz mıyım

Halay pistine çıktın işte
Oturmaya mı geldik bu mutlu günde
Kafayı sıyırdım böyle sevince
Çek artık halayı otur biran önce

11 Kasım 2009

Türkiye'de Güzel Şeyler de Oluyor

Ülen bu memlekette hep millet birbirini mi doğruyor, sürekli cinnet hali mi var? Herkes bir trafik kazası sonucu kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmeyi mi bekliyor? Ay sonunu zar zor mu getiriyor, uçan süpermene borcu mu var? İbo şov sonsuza kadar mı sürecek, Mehmet Ali Erbil her vasat filmde boy mu gösterecek? Bitmeyecek mi bu vatandaşın çilesi? Elbet bitecek, Türkiye'de güzel şeyler de oluyor. Haber merkezimiz siz değerli izleyicilerimiz için yurdun dört bir yanından derledi:

*Dün öğle saatlerinde Kordon'da yürümekte olan birbiriyle ilgisiz 23 kişi aniden gaza gelip beraber halay çekmeye başladı. Halayla ilgili sorularımızı cevaplayan halaybaşı Nuri Çayırçimen "Valla ben öyle gelmiş oğlanı gezdiriyodum. Birden noldu anlamadım, kendimi elde mendil sallayıp tey tey diye zılgıt çekerken buldum. Heralde bi mutluluk patlaması oldu. Halay arkadaşlarımın hepsine çok teşekkür ederim" dedi.

*Serdar Ortaç artık müziği bıraktığını, bundan sonra albüm çıkarmayacağını, ömrünün geri kalanını tekel bayi işleterek geçireceğini açıklaması yurt çapında büyük sevinç yarattı. Sokağa dökülen vatandaşlar kalabalıklar halinde toplanarak yer yer trafiğin tıkanmasına neden oldu. Hatta 4 vatandaş ömrü boyunca alacağı en sevinçli haberi aldığı için zirvede bırakıyorum demek suretiyle canına kıydı.

*Kurban bayramında bu sene hiç sahibinin elinden kaçan kurban dehşeti yaşanmadı. Tüm kurbanlıklar bu sene aldıkları ortak karar gereği, kendi hür iradeleriyle kesilmeye razı oldu. Konuyla ilgi konuşan kurbanlık dana Ertosun Mööö; "Sonuçta insanoğlu da dininin gereğini yerine getiriyor, zaten hepimizin gideceği yer kara toprak değil mi? Bunu bile bile ipini koparıp yol ortasında koşturmanın ne anlamı var?" dedi.

*Süper ligde bu hafta yapılan tüm maçlar, tarafların dengeli oyunuyla 1-1 berabere bitti. Böylece her takım hem gol atmış hem de puan almış oldu. Bu durum üzerine yüzlerini gevşek bir gülümseme saran futbolcuların bir an için hırstan uzaklaştığı ve samimi bir şekilde sarılıp öpüştükleri gözlendi.

*Geçen hafta mecliste yapılan görüşmeler sonunda Mehmet ali Birand'ın haber sunmasını yasaklayan bir yasa tasarısı oybirliği ile kabul edildi. Türkçe'nin yamulmaması, telaffuzun dimdik ayakta durabilmesi için bu kararı almak gerektiğini belirten hükümet sözcüsü muhalefete de desteğinden ötürü teşekkür etti. Daha sonra milletvekilleri toplu halde dereye atlayıp neşe içinde yıkandılar.

09 Kasım 2009

Kadın Çantalarından Çıkanları Derledik

Kanalımızın şuursuz bilimadamları çağımızın en çok merak edilen sorusuna sizin için cevap aradılar ve o kocaman kadın çantalarında neler taşındığını sizin için araştırdılar. Eklemek istediği olan çekinmesin, aha da bizimkilerin buldukları:

-ruj, göz kalemi, pudra, far vs.
-yarısı yenmiş eti form
-bir kadın dergisi
-para cüzdanı
-bir cep telefonu
-bir cep telefonu daha
-hijyenik ped
-tarak, ayna, cımbız
-kafam kadar bir anahtarlığa takılmış 3 anahtar
-bir peçeteye sarılmış elma
-şarj aleti
-bir şarj aleti daha (diğer telefon için)
-deodorant
-37 ekran televizyon (yaprak dokumu için)
-makyaj temizleme pamuğu
-eski erkek arkadaşının cesedi (ilişki bitmiş ancak terk etmeyi unutmuş)
-her birinden 1'er 2'şer tane alınmış 4 kağıt mendil paketi
-şehirler arası otobüste verilmiş topkek
-10-15 kolonyalı mendil
-incik, boncuk, demir, bakır, alüminyum
-kamyon tekeri iç lastiği (anlaşılamadı)
-kaldırım taşı (anlaşılamadı)

Fwd: Fwd: İlt: Fwd: İlt: Fwd: ÇOKKKK ÖNEMLİ !!!! MUTLAKA OKUYUN!!!!????

Bugün yayın merkezimize gelen bir maili, içeriği itibariyle çok önemli bulduğumuz için izleyicilerimize de gönderme gereği duyduk. Vatanını, milletini, paketteki son sigarasını seven herkes bu maili paylaşsın. Aynen aktarıyoruz:

>>>>>>>>>>>
>>>>>>>>>
>>>>>>>>>>>>>>>
>>>>

eğer ki bir sabah uyandığında bir serçecik pencerende cik cik ötüyorsa bil ki eski bir dostun seni hatırlamıştır. belki de bill gates birden aklını yitirip bütün servetini dağıtma kararı vermiş ancak öte yandan msni paralı yapmıştır. eğer ki ay sonunda messenger faturası görmek istemiyorsan git msn.com a bak. mavi msn adamı yeşil oluyor. bakmazsan adisin, şerefsizsin.
ülkemiz topraklarındaki 35 katrilyon dolarlık limonyum elementini çıkarmamıza engel olan emperyalist kamboçya hükümeti sözüm sana; bundan sonra hiç bir kamboçya ürününü kullanmayarak seni yerle bir edeceğiz. kahrolsun kamboçlar ve gizli kamboç hayranları. ayrıca migrosu da abdullah öcalan satın almış ama gizli güçler, dış mihraklar bunu bizden gizlemiş. migrosa gidip bölücü örgüte para kazandırmayalım, o sevimli yüzünün altında bir katil saklayan kangurunun kesesine keleşi sokturmayalım. bu mail hacdan geldiği için ayrıca bir önem arzediyor. mailin yazıldığı klavyeyi zemzemle yıkayıp hurmayla ovalamışlar. bunu ciddiye almayan pakistanlı bir günahkârı allah fareye dönüştürdü. aha da aşağıda ispatı: nal gibi fotoğraf. ben daha ne yapayım?



eveeeet. bütün hassasiyetlerinle oynadık mı, yeterince provoke oldun mu? eğer bu maili 500 kişiye göndermezsen vatan bölünecek, pkk azacak, beleş paradan olacaksın ayrıca cehennemde cayır cayır yanacaksın, yok eğer gönderirsen allah ne muradın varsa verecek. hadi türk gençliği, 29 ekime kadar 3 milyar kişiye ulaşıp bu alanda dünyanın en fonksiyonsuz, en gereksiz, en ipe sapa gelmez rekorunu kıralım. oh yeaaaa.

>>>>>>>>
>>>><
>>>>>>>>>>>>>

08 Kasım 2009

Şimdi Haberleri Veriyoruz

*Her sene yeni bir virüs yaratmaya gönül vermiş olan biyolojik savaş uzmanları dün görkemli bir organizasyonla gelecek senenin moda virüsünü tanıttı. Yine bir grip virüsü yarattıklarını ve sebep olduğu hastalığa da Sevgi Kelebeği Gribi adını verdiklerini belirten tasarımcılar "Bu senekine Domuz adını verdiğimiz için pek rağbet görmedi, biz de daha şirin bir isim bulduk. Bu sefer her milletten insanın ilgi göstereceğini düşünüyoruz" dedi. Gecenin sonunda tüm katılımcılara hoş bir jest yapıldı ve topluca virüs bulaştırıldı. Virüsün bulaştığı şanslı kişiler de böylece gelecek seneyi beklemeden bu zevki tatmış oldu.

*Bebek sahillerindeki bir manavın fiyatlarını inceleyen vatandaşlar gözlerine inanamadı. Domatesin kilosu 14 liradan, armudun 23 liradan satılmasına anlam veremeyen halka dükkan sahibi tepki gösterdi. "Bu armudun bize gelişi zaten 22 lira, dükkan kirası, faturalar, kdv derken bize de işte anca bi çorba parası kalıyo allah sizi inandırsın" şeklinde konuşan manav maalesef inandırıcı bulunmadı.

*İzzet Altınmeşe tekrar televizyon dünyasına girmek istediği için dün ulusal bir kanalın canlı yayınını bastı. Yıllarca beni şarkı türkü programlarına çıkardınız, mikrofonu elime verip kâh uzun hava okuttunuz, kâh türkü söylettiniz. Sizin için rap soslu türkü bile yaptım ama işiniz bittikten sonra beni bir kenara attınız. Bunu sizin yanınıza bırakmam deyip "Gel kibarım kibarım, saçları kehribarım..." diye başlayan bir türkü okumaya başladı. Türkünün ortasında cebinden çıkardığı mendille çılgınlar gibi halay çekmeye başlayan İzzet Altınmeşe güvenlik görevlileri tarafından etkisiz hale getirilip stüdyodan uzaklaştırıldı.

05 Kasım 2009

Şiir Saati

Bu hafta, yıllardır özenle sakladığı eski püskü aletleri ve makinaları karısı tarafından bir temizlik esnasında habersizce çöpe atılmış bir aile babasının feryadını aktaracağız sizlere. Bize bu ağıdı gönderen babanın emeğine yüreğine sağlık diyoruz. Gönül telimizi titretti, sıla hasreti, ağlamaklı olmak ve daha bir sürü gereksiz duygusal kelime...

Şair: Hurşit Gürbudak, 147 yaşında, 120 senedir şiir yazıyor.

KOLU KANADI KIRIK BABA AĞIDI

Ömrümce gözüm gibi sakındığım
Asker arkadaşımdan yakın gördüğüm
Bozuk bir teypten yaralı halde kurtardığım
Eskimiş hoparlörüm yok şimdi
Nasıl kıydın zalımın gelini
Kıydın da büktün belimi
Güya artık temizlediğin rafları
Al da başına çal şimdi

Lazım olur diye saklamıştım
Hatta özel kutu yaptırmıştım
Hepsini tek tek koklamıştım
O güzel musluk başlıklarım çöpte şimdi
Seninle evleneceğime contayla evlenseydim
Evlenseydim de bu günleri görmeseydim
Kutuya da acımamış atmışsın
Sana yarım kilo kına aldım, yak şimdi

Yıllarca kahrımı çektin beni korudun
Yağmur yağınca sığınağım oldun
Bir rüzgarda ters döndün kırıldın
Tamir edemeden yaban ellere gittin şemsiyem
Artık nah alırım sana yenisini
Karıştır çöpü getir eskisini
Dargın ayırdın bizi hayınsın
Ulan sen ne biçim bi kadınsın

Bir köşede öylece duruyordu
Kimseye zararı yoktu mahzun bakıyordu
Elbet kullanılırım diye bekliyordu
Gözleri açık gitti tahta kasam
Hiç mi acımadın hiç mi üzülmedin?
En azından kırar sobada yakarız demedin
Kolundan tutup dışarı attın
Beni onulmaz dertlerin içine saldın

Eve ilk getirdiğim günü hatırlarım
Siyah beyaz görüntünü herkese anlatırım
Uzaktan kumandan olmasa da seni severim
Bizi zorla ayırdılar eski televizyonum
Sana Dallas'ı, Yalan Rüzgarını izleten kimdi?
O plazmayı al da ananın evine git şimdi
Seninle artık aynı evde duramam
Televizyonum geri gelmeden huzur bulamam

Daha nelerim gitti anlatamıyorum
Şambrelimi, yarısı dolu pillerimi unutamıyorum
Çalar saatim da ortalarda yok görünmüyor
Daha birsürü şeyimi bulamıyorum
Seninle karşılaştığım güne lanet ederim
Artık gerekli evrakları alır avukata giderim
Celse sayısını minimumda tutarak
Boşanmak suretiyle seni hayatımdan silerim

04 Kasım 2009

İlânen Duyurulur

Pek muhterem trt2gibiadam blog izleyicisi halkı, blogla ilgili bazı bilgileri sizinle paylaşma ihtiyacı hissediyorum. Maddeler halinde sıralayayım:

1- Çeşitli blogların tasarımını gördükten sonra farkettim ki benim blogun tipi kayıkmış. Adeta Iker Casillas'ın yanında duran İbrahim Üzülmez gibiymiş. Bu yüzden tasarımında ufak değişiklikler yaptım, tipi düzelttim. Blog biraz adama benzedi. Kod falan bilseydim daha yakışıklı olurdu ama zaten o zaman direk site yapardım, blogla uğraşmazdım.

2- Blogun adının nereden geldiğine ilişkin link soldaki menüde vardı ama ben linkteki karikatürü bu kayıda taşıyorum. Umut Sarıkaya'ya ilhamları dolayısı ile selam ederim. Kendisi hemşerimdir, askerde umumiyetle çekinirdi benden, abi derdi.


3- Bazen uzun süre yazmadığım oluyor. O zamanlar ya tatile gitmişimdir, ya birden bloguma yabancılaşmışımdır ya da aklıma yazacak bişey gelmemiştir. Ama bu durumların hepsi gelip geçici şeyler. Aynı fani dünya gibi. Yazabildiğim kadar yazmak istiyorum.

4- Bi an böyle söyleyecek çok şey varmış gibi geldi ama bu kadar sürdü.

İlânen duyurulur.
trt2gibiadam yönetim kurulu adına
Bizzat KENDİM

01 Kasım 2009

İneceği Durağa Yaklaştıkça Akli Dengesini Yitiren Teyzeyle Konuştuk

Onu aslında hepimiz tanıyoruz. Belediye otobüslerinin heyecanlı, panikatak ve bir o kadar da sinirli teyzesi. Omzunuza dokunup "İnecek misiniz?" diye soran hatta kimi zaman bu soruyu sorma gereği bile duymadan kalabalığı yararak kapıya doğru ilerleyen teyze. Kendisini bulup konuştuk ve neden böyle yaptığını sorduk. Biz sorduk o anlattı.

-Merhaba teyzecim, adınızı öğrenebilir miyiz?
-Hamdiye Tezcan.
-Otobüste sakin sakin otururken neden böyle birden bire kendinizi kaybediyorsunuz, olaylar nasıl gelişiyor?
-Yavrucum ben böyle otobüse normal biniyorum. Teyzeyim ben, sırtımda hırkam, elimde de migros poşetleri var. Kartımı şoföre gösteriyorum ve ona beni gelinimin evinin orda indir diyorum.
-Gelinin evi?
-Aslında ineceğim durağı az çok biliyorum ama yine de nolur nolmaz. Ya durağı kaçırırsam, ya şoför beni otobüste alıkoyarsa, ya onunla beraber son durağa kadar gidersem, ya kaybolursam? Kocaman şehir, sonra ben naparım?
-Anlıyorum, sonra?
-Sonra boş koltuk varsa oturuyorum. Eğer boş koltuk yoksa son derece etkili bakışlar fırlatıyorum ve biri dayanamayıp bana yer veriyor. Yol boyu camdan dışarı bakıyorum acaba ineceğim yere geldim mi diye stresle bakıyorum. Bazen bi bakıyorum, durak çok tanıdık geliyor, ayy diyorum birden geldik galiba. Sonra bi bakıyorum meğer gelmemişiz.
-Peki inmeye yakın noluyor?
-İneceğim durağa 1 durak kala birden ayaklanıyorum. Yavrucuğum düğmeye basar mısın inicem ben diyorum. Kalabalığı yararak ilerliyorum. Böyle ilerleyişlerim esnasında çok adamın dengesini bozum devirdim ama hedefe ulaşmak için bu tür kazaları görmezden gelmeliyim. Ya inemezsem, ya son durağa gidersem. Son duraklar çok ıssız oluyor, böyle bi dağın başında, rüzgarlı yerlerde. Ayyy, içim ürperdi birden.
-Sonra?
-Böyle böyle otobüstekilerin 3 kuruşluk keyfinin içne sıçmak suretiyle kapının oraya kadar gidiyorum. Ama vardığımda bir de ne göreyim? Adamın biri kapının orda dikilmiş duruyor. Ya ben ineceğim zaman ordan çekilmezse, ya orda dikilir kalırsa, ya ben o sırada inemeyip otobüste mahsur kalırsam, son durağa kadar gidersem? Geceleri rüyama giriyor. Ben böyle tam inecekken o kapının önündeki adam beni indirmiyor, kolumdan tutup zorla otobüste bırakıyor. Sonra ben öylece kalıyorum. Adım atmak istiyorum atamıyorum, inecek vaaar diye bağırmak istiyorum sesim çıkmıyor. Kan ter içinde uyanıyorum, ayyy.
-O kadar oluyor yani?
-Oluyo valla. Sonra ben işimi garantiye almak için adamı omzundan dürtüyorum. İnecek misiniz diye soruyorum. Geçen yine birine sordum, şoför dahil hepmizi inicez, kimse kalmayacak bu otobüste dedi. Sen misin benimle dalga geçen, kolumla adamı yana savurdum, kapının önüne ben geçtim. Sonra kapı açıldı indim, kurtuldum otobüsten. Her seferinde böyle yapıyorum ben, kimse de bişey diyemez bana, teyzeyim ben, migros poşetim var.
-Evet, anlıyorum. Teşekkür ederiz efendim, bilgilendirici bi sohbet oldu.
-Ben teşekkür ederim. Aklınızda bulunsun, otobüste gidiyosanız kapının oralarda durmayın, problem çıkabilir.