26 Nisan 2009

Kültürlenelim Sanatlanalım-1

Sabaha Doğru

İyi geceler sevgili izleyiciler, ben Seynan Levent. Bir bakalım, acaba geçen hafta sanatsal ortamlarda neler oldu?

-20 yeni tiyatro öğrencisi ilk kez sahne tozu yutarak milli oldu. Sahne tozu yutarken ölçüyü kaçıran 3 tiyatrocu boğularak hastaneye kaldırıldı.

-Arabesk-Fantezi-Tekno müziğin beğenilen isimlerinden Ferit Mastar son albümü olan "Seni sevmeyene insan muamelesi yapmam" la yaza bomba gibi girdi. Yani girecek tabi, şu mayıs da geçsin bi.

-Ünlü karpuzcu Haydar Topatan son karpuz sergisini Atatürk Kültür Merkezi'nde açtı. Karpuzların kesmece olduğunu ve kelek çıkarsa para almadığını bellirten Topatan; bana sormadan karpuz almayın dedi. Sergi sanatseverlerden tam not aldı.

-Mahsun Kırmızıgül'ün son filmi "Bu Filmde Ağlamayanlar Beni Arkadaş Listesinden Silsin" Türkiye çapında 150 sinemada gösterime girdi. Filmde ağlamayan izleyiciler çıkışta Mahsun Kırmızıgül tarafından bizzat sopayla dövüldü.

-Çorumlu heykeltraş Berkant Kapıtokmağı; son yaptığı heykeli birden beğenmedi. Konuyla ilgili basın toplantısı yapan Kapıtokmağı; "Ya valla ben de tam anlamadım, başta güzel gidiyodu ama sonra birden soğudum taştan alçıdan. Yine de devam edeyim dedim belki iyi bişey olur diye ama yok arkadaş. Resmen mermere verdiğim paraya acıdım inanır mısın? Biraz kafamı dinliycem internete falan gircem sonra yine başlıycam" dedi.

25 Nisan 2009

Sabaha Doğru



Seynan Levent'in Akşama Doğru programını kaldıranlara tepki mahiyetinde kendisine burda yer veriyorum. Uyku düzenimin bozukluğundan ötürü kendisi derin kültürel birikimini bizlerle sabaha doğru paylaşacak.

24 Nisan 2009

şiir saati-3

Yaz Davarları

Yağız erkekler kişnedi, doğan slx tosladı
O sinirle şoför sağlam küfür salladı
Neden sonra sırıttı etrafındaki hanzolar
Gözlerinin önünden geçti karılar kızlar hatunlar
Gidiyorlardı gönlünde Antalya hayalini kura kura
Orta anadolu’nun bağrından Akdeniz kıyılarına
Güneşin yaktığı hava bunaltıyrodu aşırı nemden
Kliması çalışmayan doğan slx, bildiğin cehennem
Hava sıcak, asfalt sıcak, vücuda yapışmış atlet sıcak
Bir doğanın içinde 5 herif, adeta kucak kucak
Bir yıl boyunca planı yapılmış parası biriktirilmiş
Sonunda hepsi aynı gün tatil izni alabilmiş

Hasan’ın bacağı yapışmışken ramazanın bacağına
Ancak gelebildiler Afyon’un bir bucağına
Her tarafta sucuk, her tarafta lokum, kaymak
Ulan bu nasıl bir damak tadı ben anlayamamak?
Bir çeşmenin başında durup arabadan çıktılar
Sırayla kafalarını soğuk suya soktular
İnceden rüzgar yiyince hamur oldu beyinleri
Oğlum süper manitalar varmış diyor, kopasıca dilleri
Birden bire sonsuz bir düzlük karşıladı onları
Konya yoluna sapmış angutlar, sonra bastı kafaları
Yol, hep yol, daima yol… bitmiyor düzlük yine
Bu Konya ilinin Allah belasını vere
Arasıra geçiyor bir otobüs iki kamyon
Terden sırılsıklam oldu ayaklarındaki pantolon
Kendilerini kaptırarak ototeybin sesine
A yüzü bitti İsmail yk kasedinin çevirdiler tersine

Bir savrulma… uyandılar uzun süren uykudan
Karaman’a kırdılar direksiyonu ilk gördükleri tabeladan
Karşıda serin havasıyla karlı toroslar yükseliyordu
Beyinleri yumuşamış gençler serap görüyordu
Birden yanlarında göründü arabanın tekeri
Meğer kara yazılmış doğan slx’in kaderi
Güç bela attılar kendilerini oto sanayiye
İrkildiler ustanın yarın gelip alın sesiyle
Vurdular kendilerini Karaman’ın iline
Yüklediler bavulları Şirin Karaman Otel’ine
Otel değil lan burası bildiğin ahır
Otele ve tamire giden para kahreden kahır
Bizde zaten şans olsaydı anamızdan kız doğardık
Nice gürbüz yiğitleri parmağımızda oynatırdık
Uykuya varmak için bu hazin günde, erken
Yorgunluktan sızmışlardı plaj muhabbeti yaparken
Yalnız birinin gözüne bir şey takıldı
Duvardaki o dörtlük ezberine mıhlandı

“On gündür ayrıyım bekar evinden
Mahrumum kızların o ince belinden
Bir karı ayıklamadan plaj ortamından
Otelden otele sürülmüşüm ben”

Altında bir tarih 5 haziran 2007
Bir ürperti geldi içi içini yedi
Ama bahtın açıktır güzel günler geliyor
Gavur kızda utanma yok, kendi teklif ediyor
28 ime kadar sap kaldım diye küfretme bahtına
Üstsüz kızların hayaliyle dal gitsin uykuna

Ertesi gün başladı öğleyin yolculuk
Hava 45 derece ter kokuyor her soluk
Sonunda göründü Antalya tabelası
Geride kalıyor Karaman, kahrolası
Toroslar yine heybetiyle yükseliyor
Bu sefer serap yok, gözler doğru görüyor
Yanlarından geçiyor son model arabalar
Hallerine bakmadan yarışa kalkıyor hayvanlar
Sigaralar tükenmiş çatlıyor kafaları
Saman bulsa sarıp içecek, eşşeğin evlatları
Bu sonsuz yollarda varıyolar, gitgide
İki dağ ortasında boğulan bir geçide
Bu geçit sanki yazdan kışı ayırıyordu
Ama doğanın içinde mevsim değişmiyordu
Motor su kaynattı torosların yokuşunda
Geceyi geçirecekler bu Allah’ın dağında

Akşam yemeğini peynir üzümle geçiştirdiler
Motordaki arızayı zar zor tamir ettiler
Yorgunluk var yine serde böyle yola çıkılmaz
Yol kenarı çok taşlık anasını satayım burda yatılmaz
Attılar kendilerini koca bir kayanın dibine
Serdiler plaj havlularını kayanın eteğine
Çekerken üstlerine buldukları bezi paçavrayı
Yine aynı adam gördü kayadaki yazıyı

"Gönlümü çekse de hatunların hayali
Külüsütür katiyen aşamaz bu cibali
Para desen eridi eti kaldı vebali
Nefsim uğruna savrulmuşum ben"

Sabahleyin gökyüzü parlak hava açıktı
Bu havada 5 erkek tekrar yola çıktı
Ha gayret arkadaşlar Antalya'ya az var
Hala aynı hayali kuruyor şuursuz davarlar
Yuvarlak hatların gazıyla bütün hepsi zinde
Ama ömürlerinden 3 yıl gitmişti 3 günde
Bir ara su içmek için durdular yine bir çeşmede
Aynı adam son dörtlüğü gördü çeşmenin taşında

“Davarım namıma hanzo diyorlar
Bütün karılar kapılmış vermem diyorlar
Hekimler derdime dermansız diyorlar
Karşı cins uğruna sıyırmışım ben”

Çeşme başından sonra yokuş aşağı vurdular
Artık önlerinde kalan son viraja baktılar
Virajı geçince şöfor bağırdı; “İşte karılar”
Hele bi plaja varalım bunlardan sürüyle var
Düzlüğe inince girdiler bir otele
Rezervasyon yapacaklardı işleri acele
Çileli tatil yolu paraları emmişti
Geriye sadece benzin parası kalmıştı
Boynu bükük ayrıldılar otelden
Plaja göz ucuyla bakabildiler dikenli telden
Kalan son parayı da benzine verdiler
Sap geldikleri yere, eskisi gibi sap döndüler
Aradan yıllar geçti değişmedi hayalleri
Hala bir turist hatun düşürmektir en büyük emelleri
Ey umutlarla bezeli tatil yolları
Bilirim sende ne anılar var
Bu eskinin yaz davarları
Hala sap hala davar

Mönşıngıladbah 1987

nereden esinlendim: http://www.siirdefteri.com/?sayfa=siir&siir_id=719

23 Nisan 2009

bir ayda 20 kilo verdiren mucize bahar diyeti

Sabah;
1 adet kibrit kutusu büyüklüğünde kibrit kutusu (malazlar olabilir)
1 dilim papaz eriği
2 adet A4 kağıt
1 çay kaşığı bulgur

Öğle;
Sabahki menüden kalan kibrit kutusu
1 dilim papaz (kilisede olandan)
A4 kağıtların arka yüzü (ziyan olmasın)
1 tatlı kaşığı nohut

Akşam;
Öğlenki menüden kalan kibrit kutusu
1 adet çubuk makarna
2 dilim yaş sunta
4 tel Ferhat Güzel bıyığı

uygulayan olursa benimle temas kursun, bakalım oluyo mu.

şiir saati-2

mango'ya giden sarı saçlı kadın

Mango’ya giden sarı saçlı kadın
Allahını seversen gitme, dön geri
Palavra ordaki indirim günleri
Gitme diyorum sana bak
Anaaa resmen gitti be

Bari gene böyle normal dön
Üzerinde yine aynı elbise
Cüzdan eskisi gibi kalın
Dudaklarında bir isyan;
“Ay valla üzerime uygun hiç bişey bulamadım”

Mango’ya giden sarı saçlı kadın
doldurmuşsun çantaları cüzdandan boşalanlar ile
Lan bari ordan geri dön
Cebinde henüz eksiye geçmemiş kredi kartın ile
Ama nerdeee?
Mango’dan çıkıp Zara’ya giden
Gözü dönmüş sarı saçlı kadın

amsterdam 1975

nereden esinlendim: http://siir.gen.tr/siir/o/orhan_veli_kanik/harbe_giden.htm

şiir saati-1

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar serseri adamlardır
değişen bir dünyaya karşı
gamsız gibi hayta
fabrikatör oğlu gibi müsrif
ve hayvan gibi şerefsiz yaşarlar
sürekli elektrocu ararlar
ve yıllar boyu rock grubu kuracağı yalanını söylerler
paraları olsa da
hacım bi 5 kaat var mı ya sigara alıcam derler
hiç bir hocayı beğenmez ve anasına söverler
ancak not vakti gelende kapısında sürünürler
bir gün olsun paraları bitmeden
aklına gelmez anası babası akrabası
yeni asılmış sınav sonuç listesi kalabalığında hatun kişiye sürtünerek
kabahatlerini büyütürler böyle sepsert

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?
öldürmeyelim de sınav notu fotokopisi mi verelim ha?
çünkü onlar yıkamaz bulaşıklarını
sesleri boru gibidir 2 mahalle öteden duyulan
dışarda entel görünür de
sabaha kadar porno izlerler
gazeteyi sadece cam silmek için kullanırlar
menfaati olmadan günahlarını koklatmazlar kimseye
banyoda 3 bıçaklı jilet de olsa
mahsun kırmızıgül tipi kirli sakalla gezerler
evlerinde kitap müzik ve resim vardır
ama hep fasa fiso anasını satayım
1 kitap okur 2 sene mubabetini yapar
ümit besen full mp3 cd'sine ise hiç değinmiyorum bak
ve çoraplarını yatarken bile çıkarmazlar

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?
vercen bunlara sopayı arkadaş
başka türlü yola gelmez bunlar
asistanın arkasından atar tutar da
kopya çekerken aynı asistana yakalanınca
"memur bey bu seferlik affetseniz" diyen alkollü sürücüye dönerler
canlarım benim
hell yeah!
10 bira içip kusmayı marifet sanarlar
ve tabi ki o şişeleri biriktirip kızlara gösterme hayalini kurmayı da
nah gelir o kız o eve yavrum benim
marifet boş bira şişesinde olsaydı
bizim bakkal harem kurardı
ve sadece zaruri olduğunda giderler kütüphaneye
senede bir kere o da büt zamanı

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar 6 erkek ufacık odaya doluşup lost izlerler
camı açıp içeriyi bile havalandırmaz
o yağlı ter kokusu içinde mutlu mesutturlar
kiraladıkları evin anasını ağlatırlar
sürekli yurt dışına gidicem deyip arkadaşlarını aldatırlar
banyo yapmaya üşenirler
ve o kokularını deodorantla kapatacaklarını sanarlar
senin o iş de olmaz bilader, başlarsın 2 saat sonra kokmaya

öğrencileri niçin öldürmeliyiz?
çünkü onlar sabaha karşı uyurlar
insan değil yarasadırlar
sadece sınava çalışırken erkenden yatarlar
sabah erkenden kalkar çalışırım diyerek
sefa pezevengidirler alabildiğine
insanlığın gelişimine katkıları yoktur
son sınıfa gelmeden ciddi bir şey düşünmezler
hayal güçleri idda'dan kazanmayı planladıkları parayla sınırlıdır
karı kız düşkünüdürler amansız derecede
bir ülkenin geleceği
her ay yatan öğrenim kredisine bağlıdır
ve bir ortam adamı gibi dikilirler barın ortasında
kendisine asla pas vermeyecek hatunların önünde

öğrencileri söyleyin nasıl
nasıl kurtaralım?

bornova 2002

nereden esinlendim: http://www.physics.metu.edu.tr/~uoyilmaz/TurkSiiri/CagdasTurkSiiri/SukruErbas/SukruErbas-(Koyluleri...).htm

mektep medrese imtihani soru bankası-2

serinin devamı

ilm-i fani suali:

kürre şeklindeki 3 camekana 3 ayrı nebat konularak bir tecrübe tatbik edilmiştir. ilk camekana şifalı itboğan otu konmuş ve sadece karbon-u dü oksid verilmiştir, amma ve lakin loş ışığa maruz bırakılıp nurdan el çektirilmiştir. 2. camekana nemli bir pamuğun içine yerleştirilmiş nohut konmuş ve camekanın içine mübarek bir hoca okuyup üflemiştir. 3. camekanda ise bir avuç toprağın içinde bir mercümek tanesi vardır. camekanın üzerinde bir yere delik açılmış ve ayrıca nur-u şemse maruz bırakılmıştır. bu ahvalde, üç nebattan bu hangisinin ömrü daha bereketli geçer.

el cevap:
allah uzun ömürler versin.

ilk camekandaki itboğan otu şifalı bir nebattır ve bal ile karıştırıldığında bir gecede kuru öksürüğü keser. ancaaak burda kendi canının derdine düşmüştür. nebatlar karbon-u dü oksid ve nur-u şems kullanarak photosynthess yani ittifak-ı nur-u şemsi-i mübarek ederler. buradaki itboğan otu loş ışık ve içerdeki gazı kullanıp bir süre bu işlemi yaparak hayatta kalacak ise de bir vakit sonra yokluktan bitap düşecek ve boynunu eğecektir. allah rahmet eylesin.

ikinci camekandaki nohud ise pamuğun ve hocanın kudretiyle büyüyüp serpilecektir. amma, yeşerdiği vakit içerdeki ab-ı hayat kuruyacak ve hocanın nefesine muhtaç kalacaktır. şimdiii eğer ki nohudun imanı tam ise mazbut bir şekilde, hayırlı meyveler verdikten sonra eceliyle vefat eder. lakin ki dinden çıkıp mürted olursa o vakit hoca da kâr etmez ve tez zamanda küffar gibi solar. fani dünyadan baki dünyaya sadece iman kalır.

üçüncü camekandaki mercümek ise münasip şartlara sahiptir ve hamdolsun hiç noksanı yoktur. istikbali parlaktır. fakat bilindirmelidir ki mercimeğe de can veren yüce allah'tır. bu mercümek kardeşimiz allah'ın bahşettiği rızkı israf etmeden kullanırsa camekanın içi adeta bir bahçeye döner güller açar. amma nefsine boyun eğer de israf ederse cennet bahçesinin hayaline bile gark olamayıp konya ovası'ndaki kavak ağacı gibi biçare yaşar. bütün rızkı kendine ayırdığı için de günahkar olur.

demek ki mühim olan çok yaşamak değil, müsbet bir ömür sürüp, vefat ettikten sonra hayırla yad edilmektir. iblisin hilesinden allah'a sığınırım. amin.

mektep medrese imtihani soru bankası-1

osmanlı tarihinin tozlu raflarından indirilmiş bir soru bankası kitabı. ben indirdim raftan. önce kitabın tozunu aldım sonra inceledim ve gördüm ki bu kitap zaman içinde öğrenci seçme sınavı soru bankasına dönüşse de kitapta kullanılan soru kalıpları aynı kalmış.

riyaziye suali:

-umumiyetle efendi bir çırak olan vecdi bir terzinin yanında çalışıp eve 10 mecidiye yevmiye getirmektedir. amma ve lakin vecdi'nin ayyaş ve nemrud babası bu yevmiyenin bir kısmına el koyarak kendisine şarap almaktadır. vecdi ise her gün öğle namazını müteakiben, caminin önündeki macuncudan macun almakta ve babasının tırtıkladığı paranın yarısı kadarını harcamaktadır. garip anasına ise kıyamayıp her gün 1 mecidiye vermekte ve sevaba girmektedir. kalan meblağı ise ramezan bayramında kendisine atlas libas almak için biriktirmektedir. vecdi, fiyatı 120 mecidiye olan eli yüzü düzgün bir kıyafet almak için tastamam 40 gün çalışması gerekiyor ise vecdi'nin zıkkım içesice babasının harama verdiği aylık meblağ nedir?

el cevap:

bismillahirahmanirrahim.
burda macunun fiyadını temsilen meçhulümüzden x deyu bahsedelim. bu esnada vecdinin günlük biriktirdiği meblağı 120/40= 3 mecidiye olarak hesab edelim.
elan, macunun fiyadı x ise yezid babanın evinden ocağından ayrı kıldığı rızık 2x'tir. şükür ki müsavatımız şu hale bürünmüştür: 10-x-2x-1=3
riyaziyede aynı meçhuller arasında ayrı gayri yoktur prensibinden hareketle x leri derdest etmek icap eder: 9-3x=3
şimdi ise rakkamları bir cenahta, meçhulleri bir cenahta toplayalım. müsavaatın diğer tarafına geçen x'ler adeta bir riyakar gibi işaret değiştirir. amma korkmayınız, allah bizimledir.
3x=6 ise 2x=4 mecidiyedir.

demek ki bu serhoş günde 4 mecidiyeyi harama yatırmaktadır. bir ay 30 gün çeker ve bu zındık babanın mübarek cuma gününde de içtiği vakidir. o halde toplam harcanan para 4*30=120 mecidiyedir. şüphesiz ki elbiseyle şaraba giden paranın aynı çıkması bir tesadüf değil rabbimizin bir hikmetidir. görmeyen gözleri, mühürlü kalpleri sen açarsın ya rab, sen bu vecdi kuluna hayırlı bir istikbal eyle. amin.

dandik bir dizi için gereken malzemeler

ölçülerim bardakla kaşıkla, siz de evde yapabilirsiniz.

-büyükçe bir konak
-ucu bucağı olmayan bozkır ortamı
-bi kaç ağa
-bolca maraba
-bir türlü ayrılamayan psikopat sevgililer
-bir türlü birleşemeyen bahtsız sevgililer
-esas kızın, sürekli hamile kalan salak bir kızkardeşi
-dizinin ilk bölümlerinde ölecek bir kaç figüran
-mutlaka bir manken
-lüks arabalar
-her durumda "eyvahlar olsun" diyen bir anne
-dedikodu üretmekten başka fonksiyonu olmayan komşular
-sahilde bir kulübede yaşayan ve sürekli nasihat veren anlamsız bir tip
-zalım bir baba
-sürekli aynı ses tonuyla konuşan küçük erkek kardeş
-esas erkekle zıt karakter taşıyan bir arkadaş
-bol bol ciğer parçlanması, yürek dağlanması
-sürekli birbiriyle yatan kimselerin olduğu arkadaş ortamı
-işleri güçleri konak sahiplerinin dertlerine dertlenmek ve onlardan bahsetmek olan mutfak çalışanları, şoför ve bahçıvanlar

bunlardan tercihe göre seçilen 7 tanesiyle çok güzel dandik yerli dizi çekilebilir. kolay gelsin.

haber bülteni klişeleri-2

hoşgeldiniz-güle güle

bu yazacağım aslında pek klişe sayılmaz ama sürekli aynı şey tekrarlanıp duruyor. yangından mal kaçırır gibi spor haberi sunan spikerlerden bahsediyorum. kanal d, atv, star gibi kanallarda gördüğümüz spor haberi bültenleri bunlar. ntv, cnn turk gibi kanallarda spor bültenleri hala aynı önemiyle devam ediyor ama diğer kanallarda bu iş bayadır emanetmiş gibi yapılıyor. sanki yıllar önce bu bülten hepten kaldırılacakmış da, spor haberi spikerleri sendikası buna karşı çıkmış, toplu sözleşmeler sonucunda 56 saniyelik bir bültende anlaşılmış gibi. yani bülten başladığında bi esneyeyim desen, kendine gelinceye kadar reklamlar başlıyor.
bülten aşağı yukarı şöyle bir şey:

-iyi akşamlar sevgili seyirciler, şimdi spor bültenini sunuyoruz (spikeri gördüğümüz ilk 6 saniye)
-galatasaray haftasonu yapacağı kayserispor maçının hazırlıklarına bugün başladı (antremandan 8 saniyelik bir görüntüyle beraber)
-fenerbahçe'de sezon ortası sözleşmesi bitecek ilhan'la sözleşme yenilendi (ilhan imza atarken çekilmiş 7 saniyelik bir görüntü)
-beşiktaş mali kurulu yaptığı toplantı sonucunda klübün toplam kredi borcunun 21 milyon dolar olduğunu açıkladı (bir sürü beşiktaş'lı yönetici bir masanın etrafında, 8 saniye)
-türkiye futbol federasyonu bugün yaptığı disiplin kurulu toplantısında, gençlerbirliği maçındaki olaylar nedeniyle ankaragücü'ne 12.000 lira para cezası verdi (merdivenlerden çıkarak bir binaya giren kravatlı adamlar, toplantı masası falan. toplam 9 saniye)
-basketbol liginde oynanan erteleme maçında darüşşafaka, aliağa belediye'yi 74-66 mağlup etti (görüntülerde adamın biri topu alıp potaya gönderiyor, top potaya girmeden diğer habere geçiliyor, toplam 4 saniye)
-1. hentbol liginde oynanan maçta, giresun belediye sahasında konya birlik'e 33-28 yenildi (bu nereden icap etti lan? hentbol sahası var 4 saniye)
-dün yapılan golden league yarışlarında jamaikalı atlet usain bolt, 100 metrede 9,78 lik derecesiyle 1. oldu (usain bolt ipini koparmış dana gibi koşuyor, başka bi görüntü yok, 6 saniye)
-bir spor bültenimizin daha sonuna geldik, esen kalın, iyi akşamlar (spikeri gördüğümüz ikinci kısım, 4 saniye)

haber bülteni klişeleri-1

türkiye'de güzel şeyler de oluyor (vallaha mı?)

ana haber bültenlerinde çokça başvurulan klişelerden birisi bu. hani sürekli çile çeker halde değiliz arada iyi haberler de çıkıyor denmek isteniyor. bu lafa uyan haberler de haliyle bültenin sonlarına doğru verilir. sıralama aşağı yukarı şu şekilde olur:

-ankara-eskişehir yolunda meydana gelen trafik kazasında 16 kişi hayatını kaybetti.
-dolar fırladı, borsa çakıldı.
-mart ayında 87.000 kişi daha işsiz kaldı.
-belediyenin açtığı kanalizasyon çukuruna düşen 7 yaşındaki çocuk öldü.
-avrupa birliği dönem başkanı verhoygen; türkiye 2045'te bilemedin 2113 yılında ab'ye tam üye olabilir dedi.
-cinnet dehşeti. kredi kartı borcundan ötürü sinir krizi geçiren baba eşini ve 3 çocuğunu doğrayıp intihar etti.
-malatya'da aniden çöken bina 4 can aldı.
-sevgili seyirciler türkiye'de güzel şeyler de oluyor. van'da belediyenin meslek edindirme kurslarına katılan 60 ev hanımı artık atölyelerde çalışarak evlerine ekonomik katkı sunuyor.
-şimdi gerçek dünyaya dönelim sayın seyirciler. cinnet getiren belediye başkanı yaptığı zincirleme trafik kazasıyla türkiye'nin 6-0 gibi farklı bir skorla mağlup olup, 500 işçinin bina çökmesi sonucu işinden çıkarılmasına sebep oldu. başbakan konuyla ilgili yaptığı açıklamada 4 muhabiri tokatlayarak, "hiç kimse bir başbakana nasılsın diye soramaz. ne demek nasılım, iyi olduğumu görmüyor musunuz lan?" dedi.

sizi neden işe alalım?

tamam anladım kapitalizmde insan istemese de bol bol kendi reklamını yapıp karşısındakini kafalamaya çalışır da, bu soru bu kadar da aleni sorulmaz ki kardeşim. zamanında bir dönem işsiz kaldığımdan kelli, çok iş görüşmesine katıldım, bol miktarda insan kaynakları sorumlusu, planlama müdürü, üretim şefiyle tanıştım. çok da soru sordular ama bu soru içimde kalmış resmen. bu soruya cevap verirken, eğer çok abartırsanız kendini beğenmiş, mütevazı davranırsanız yetersiz, işe yaramaz görünme riskiniz vardır, ancak genel eğilim mütevazılığı sallayıp, ben şöyleyim ben böyleyim demek yönündedir. abartı maalesef kaçınılmazdır. o zaman da şöyle bir diyalog ortaya çıkıyor:

-sizce sizi neden işe alalım?
-valla şimdi bi kere ben süper bir insanım, adeta genç kızların sevgilisi yani. ortamlarda çok sevilirim, oturdum mu bi büyük deviririm. bilgisayarın altından girer üstünden çıkarım, 8 yabancı 3 de yerli dilim var. daha önce monaco'ya 45 metreden gol attım, ayrıca 3 ülkeyi batmaktan kurtardım. süper bir ev hayatına sahibim, bana tapan 4 karım ve 21 mükemmel çocuğum var. 5 üniversite bitirdim, 3 yüksek lisans yaptım, 2 doçent bir de profesör dövdüm. daha önce siemens'te genel müdür olarak çalışıyordum ama sigortamı eksik yatırdıkları için çıktım. şirketinizde temizlik personeli olarak işe girmek istiyorum, oldu mu?
-biz sizi ararız.
-siz çaldırın ben sizi ararım, az önce 1000 kontör yükledim, öyle böyle değilim yani.

22 Nisan 2009

trt2 gibi adam blogu devlet erkânını da katldığı görkemli bir törenle açıldı

Bu blogu açmamın tek nedeni bana ortaokulda okutulan tarih dersi kitaplarıdır. Osmanlı tarihinde adeta bir gelenek haline gelmiş olan “dağınık durumdaki Anadolu beyliklerini bir araya toplama” eylemi aynı zamanda tarihimizin kilometre taşlarından biridir. Mesela tahta yeni padişah mı çıktı? önce bi dağınık durumdaki Anadolu beyliklerini toparlar. Ancak padişah milleti biraz gamsız galiba ki, bu beylikler daha sonra ilgisizlikten yavaş yavaş helva gibi dağılırlar. Ta ki başka bir padişah gelinceye kadar öyle hıyar gibi ortalık yerde beklerler. Sonra yine başka biri gelir “Dağınık durumdaki Anadolu beyliklerini bir araya toplama şenlikleri” çerçevesinde hepsine bi el atar falan. Bu iş Osmanlı devleti bir imparatorluk oluncaya kadar böyle sürüp gitmiştir. İşte benim de böyle internet ortamında muhtelif sitelerde dağınık halde duran yazı gibi, uyarlama şiir gibi, fotoğraf gibi ürünlerim vardı. Baktım çok serbest kaldılar, serseriliğe başladılar, ben de bu tarihi mirasımızdan esinlenerek hepsini bir araya topladım. Delikanlı Tarih bunu da yazsın.