18 Ekim 2013

DÖNÜŞÜM (KAFKA GİBİ DEĞİL GİBİ)

I. Bölüm – Senden Nefret Ediyorum

İşe aynı servisle gider gelirdik. O ilk binenlerden olduğu için servisin en güzel koltuğunu kapardı. Bilenler bilir, servislerin en güzel üç koltuğu, sırasıyla şoförün hemen arkasındaki pencere kenarı koltuk, şoförün yanındaki ikili koltuk ve en arkadaki pencere kenarıdır. Şoför mahallinde genellikle, şoförle sohbet etmeyi seven erkekler otururken, en arka koltuğu, kulağında kulaklıkla uyuyakalmış, nispeten asosyal tipler tercih eder. Şoför arkası ise birçok özelliği ile aralarından sıyrılır. Çünkü hem cam kenarıdır, hem daha güvenlidir, hem de kapıya yakın olduğu için inip binmesi daha kolaydır. Dolayısı ile burayı servise ilk binen kapar. Servise her binen de kalan koltuklardan en güzelini seçerek oturduğu için zamanla herkesin yeri belli olur ve bu durum kabullenilir. İşte bu en güzel koltuğa da hep o otururdu; satış temsilcilerimizden Nihal yani. Ancak ben bu durumu kabullenemeyenlerdendim. Hadi sabah giderken neyse de akşam dönüşte neden aynı kural geçerliydi? Bu durum beni inceden sinirlendirirdi. Bir keresinde ofisten 5 dakika erken çıktım ve Nihal gelmeden o koltuğu kaptım. Çünkü sabahları servise en son binenlerden olduğum için bırakın güzel bir yeri, bazen oturacak bir koltuk dahi bulamaz, ayakta giderdim. İkimizin de işe girerken yol-yemek-sigorta diye başlamıştık. Ona verilen yol sözü başka mıydı, o servisin gold üyesi miydi sanki? O koltukta en az onun kadar hakkım vardı. Ben böyle çeşitli argümanlarla kendi kendimi haklı çıkarırken Nihal servise bindi ve doğrudan “Kalkar mısınız orası benim yerim” dedi. Neden kalkayım canım burası size mi tahsis edildi diye sormama kalmadı, Nihal’in içinden sinirli bir Seda Sayan çıktı. Kızı benimle, ödeme yapmayan müşterilerle konuştuğu gibi konuşuyor hatta yer yer fırça kayıyordu. Koltuğunu kaptığım için beni icraya vermesi an meselesiydi. Baş edemeyeceğimi anlayınca lanet olsun deyip kalktım. Yol boyunca da söylenip kızı uyuz ettim.
Gerilimli halimiz her sabah devam etti. Her fırsatta haksız yere o koltuğu işgal ettiği duygusunu hissettirmeye çalışıyor, vicdan azabı çekmesini istiyordum. Özel sektör, insanları bu tür ufak hesapların peşinden koşan birer hırslı koyuna çeviriyor maalesef. Geçen seferki bağırışının da yarattığı intikam duygusu içimdeyken kimse benden hiçbir şey olmamış gibi davranmamı beklememeliydi. Benim bundan sonraki tek amacım o günün rövanşını almaktı. Bir gün bir iş için ofisimize geldi. Ofisimizin kapısı günde beş yüz kere açılıp kapandığı için yalama olmuştu ve ancak çok hassas bir denge tutturulduğunda kapalı durabiliyordu. Nihal bu ayarı bilmediği için kapıyı bir türlü kapatamadı. Her denemesinde bir umutla kapıyı kapattığını sanıyor fakat kapı bir hain gibi, bir vurdumduymaz gibi yarım saniye kapalı durup sonra kendini usulca salıveriyordu. İnatçı bir kişiliğe sahip olan Nihal ise her seferinde tekrar deniyor ve yine yeniliyordu. Bir kayayı dağın zirvesine çıkarmaya çalışan, fakat her seferinde zirveden yuvarlandığı… sisifos gibiydi. Hem bu duruma son vermek hem de intikam almak için bir fırsat geçmişti elime. Yardım ediyor kisvesi altında Nihal’e talimat vermeye başladım, ben söylüyordum, o yapıyordu:
“Kolu tut, kapıyı hafif yukarı doğru zorla, yavaşça kapat, şimdi biraz sağa doğru it, bir süre böyle kal, derin nefes al, şimdi sakin ol ve kapıyı yavaşça yere bırak dostum puahahah”
Ofiste herkes benimle beraber gülüyordu, Nihal ise sadece “Aman çok komik” demekle yetinmişti. İntikamımı almış rahatlamıştım. Ancak bir sorun vardı, ofise getirdiği işte iki hafta kadar beraber çalışmak zorundaydık.

II. Bölüm - Seviyorum

Sen…
Sen zalımın gelini
Sen imansızın kızı
Kalbimi çalan
Eski nefret objem yeni hayatımın kadını
Bir yemin ettim ki dövemem
Zira o eskidendi, geçen ay olsa döverdim
Ama şimdi bunu nasıl yapabilirim
Yağların kasa dönüşmesi gibi
Nefretim aşka dönüştü
Aşk böcüğüm, sevgi kelebeğim
Bebişim

III. Bölüm – Neler Oluyor?

İşlerin iyi gitmediğine dair işaretler evlendikten sonraki ikinci ayda geldi. Daha doğrusu evlendikten iki ay sonra Nihal’in annesi geldi. Kaynanam, bizzat eşim tarafından evi derleyip toplamak üzere çağırılmıştı. Nihal mesai saatlerinin yoğunluğunu bahane ederek annesinden yardım istemiş ve o da hemen atlayıp gelmişti. Mutlu bir yuva kurmak üzere evlendiğim kadın, yuvayı annesiyle beraber kurmayı daha uygun görmüştü. Her gün mobilyaların yeri değişiyor, tencereler bir raftan diğerine taşınıyor, çekyat altları, kapı arkaları bir takım kılık kıyafet ve kutularla doluyordu. Benim bu süreçteki fonksiyonum yük kaldırıp indirmek ve dolap ittirmekten ibaretti. Arada bir “Şöyle yapsak nasıl olur?” gibi sorular sorup fikrimi alıyorlar ama en sonunda yine kendi bildiklerini okuyorlardı. Amaçları fikrimi almaktan ziyade kendi düşündüklerini onaylatmak olduğu için fark etmez de desem, başka bir şey de önersem yaranamıyordum. Bu arada tabi cinsel hayatımıza da ara vermiştik. Kaynanam öğlene doğru kalktığı için gece ikiye kadar televizyon seyrediyor ve sık sık yatak odamızın önünden geçip tuvalete giriyordu. Bunu sırf bana gıcıklık olsun diye bilerek yaptığından emindim. Tüm bu engellemelere rağmen yaptığım birkaç cesur girişim de Nihal tarafından engellenince vazgeçtim.
Evliliğimizin bundan sonrası da beklediğim gibi değildi. Akşamlarımız genellikle dizi izleyerek ve ofiste dönen dedikodular üzerine yorum yaparak geçiyordu. Sosyal hayatımız iyice azalmıştı. Hatta sosyal hayatımız daha çok Facebook profilinden oluşuyordu diyebiliriz.

IV. Bölüm – Senden Nefret Ediyorum

Servisin şoför arkası cam kenarı koltuğuna göz koyduğum o güne lanet olsun arkadaş. Hay o koltuğa oturmayaydım da torpido gözünde gideydim tek. Hayatta hiçbir amacım kalmadı. Akraba görmekten beynim yumuşadı. Elti, görümce ve kayınço içinde kaldım. Sürekli eve gelip, ofiste yorgun düşmüş bedenimi sarsıyorlar. Beni bitirince oğlanı ortalarına alıp garip garip hareketler yaptırıyorlar. Baldız sürekli gelip “İkinci çocuk ne zaman inşallah?” deyip duruyor. Oğlum bir tane yaptık işte neyinize yetmiyor? Zaten o garibim de yazık, gerizekalı gibi yetişiyor. Öz evladım gözlerimin önünde ilk turda elenecek yetenek yarışmacısına dönüşüyor ve ben bir şey yapamıyorum. Cinsel hayatımız ise çoktan canına kıydı.
Biraz sonra Nihal’in tiksindiğim arkadaşlarından birinin düğününe gideceğiz. Aslında bu arkadaşını Nihal de pek sevmez ama gitmezsek dedikodu çıkacağını söylüyor. Boşboğazın biri en fazla çeyrek altın edecek bir dedikodu yapmasın diye kalkıp ta şehrin öbür ucuna düğüne gidiyoruz ve bu Nihal’e çok da mantıksız gelmiyor.


2 yorum:

  1. Vay arkadaş... Hep bu keşkeler işte, gitti gül gibi hayat.

    YanıtlaSil